Kıskançlık Psikolojisi
Kıskançlık, bireyin değer verdiği bir ilişkiyi, ilgiyi veya sahip olamadığı bir şeyi çekememesi sonucu ortaya çıkan karmaşık duygusal bir tepkidir. Psikolojide kıskançlık duygusu hem bilişsel hem de biyolojik süreçlerin birleşimi olarak değerlendirilir. Sevgi, kaybetme korkusu, öfke, güvensizlik ve yetersizlik duygularının birleşimiyle kıskançlık oluşur. Kişi bazen bu duyguları dışa vurur bazen de içinde yaşar. Bu tür olumsuz duyguları bastırmak titreme, yorgunluk, aşırı terleme, mide krampları, kas tutulmaları ve uykusuzluk gibi fizyolojik belirtileri beraberinde getirir.
Kıskançlık duygusuna benzer hatta çoğu zamanda karıştırılan bir başka duygu ise hasettir. Kıskançlık ve haset birbirine çok yakın gibi görünse de aslında farklı iki duygudur. Haset, iki kişi arasında yaşanır. Uzmanlar, haset duygusunu kendinde olmasını istediğin bir şeyin başkasında olduğunu gördüğün anda hissettiğin acı duygusu olarak tanımlamışlardır. Burada başkalarının mutluluğu ya da başarısı karşıdaki kişide olumsuz his yaratır. Örneğin, arkadaşının yeni arabasına ya da tatiline imrenip mutsuz hissetmek. Onun başarılı olmasını istememek hatta kötülük dilemek gibi. Psikolojik anlamda değerlendirildiğinde, başkalarının kazançlarıyla kendi eksikliklerini ölçme eğilimi vardır. Kıskançlık duygusunda ise, en az 3 kişinin olduğu bir durum söz konusudur. Kıskançlık aslında kişinin elinde var olan, sahip olduğu bir şeyin gerçek kaybına karşı ortaya çıkan duygudur. Daha çok elinde olanı koruma ve kaybetme korkusuyla ilişkilidir. Psikolojik anlamda; kendini değersiz hissetme ve eksiklik algısı vardır. Özetle; haset, başkalarının sahip olduklarından rahatsız olmak iken, kıskançlık ise kaybetme korkusuyla ilişkilidir. Kardeş, arkadaşlık ve romantik ilişkilerde kıskançlık duygusu daha yoğun yaşanır.
Kıskançlığın altında yatan nedenler kişinin duygusal ihtiyaçları, geçmiş yaşantıları, benlik algısı ve bağlanma biçimiyle yakından ilişkilidir. Düşük benlik saygısı kıskançlığın temel nedenlerindendir. Kişi kendine inanmadığı noktada, başkalarının ilgisini ve sevgisini kaybetmekten çok korkar. “Ben yeterince iyi değilim.” “ Beni sevmiyor.” gibi düşünceler kıskançlığı besler. Böylece kıskançlıkla özsaygı eksikliğini dengelemeye çalışır. Güvensizlik duygusu kıskançlığın altında yatan nedenler arasındadır. Kişi hem kendine hem de ilişkisine güven eksikliği duyduğunda kıskaçlık tetiklenir. Güvensizlik yaşayan kişi, partnerinin sadakatini sürekli sorgulama ya da test etme ihtiyacı hisseder. Bu durum, çoğunlukla geçmişte yaşanan aldatılma, reddedilme ya da ihmal edilme gibi olumsuz deneyimlerden kaynaklanır. Bağlanma problemleri de kıskançlık eğilimini etkiler. Kaygılı bağlanan birisi, sürekli onay ve ilgi bekler. Terk edilme korkusu yaşar. Bu da kıskançlığı tetikler. Kaçıngan bağlanan biri, kıskançlığını bastırma eğilimindedir. Sağlıksız bağlanma biçimleri ilişkideki güven sorunlarını artırır. Kıyaslama ve sosyal karşılaştırma kıskançlığın altında yatan nedenlerdendir. Örneğin, sürekli bir başkasıyla kıyaslanan birisi karşısındaki kişinin kendisinden “ daha çekici, daha başarılı, daha güzel ya da daha sevilen” birisi olduğunu düşünür. Ve o kişiye kıskançlık besler. Özellikle sosyal medya, bu karşılaştırmayı sürekli hale getirdiği için kıskançlık daha da derinleşir. İnsanlar diğerlerinin hayatlarıyla ya da sahip olduklarıyla kendilerini kıyaslama içinde bulur. Bu da kıskançlık duygusunun oluşmasına zemin hazırlar. Kontrol ve sahiplenme ihtiyacı kıskançlığı tetikleyen bir başka nedendir. Bazı kişiler, çevresinde ya da ilişkisinde sahip olduğu kontrolü kaybetmekten yoğun korku duyabilir. Burada kıskançlık duygusu, ilişkideki kontrolü devam ettirmeye olanak sağlar. Bu durum kişinin kaybetme korkusu ya da terk edilme travmasıyla ilişkilidir.
Kıskançlığın Psikolojik Temelleri:
Kıskançlığın psikolojik temelleri insanın sosyal bağlarını koruma ve türün devamını sağlama içgüdüsüne dayanır. Bu duygu, sadece “birisini ya da bir şeyi kaybetme korkusu” gibi görünse de, altında öz değer, bağlanma, güven ve kimlik gibi derin psikolojik dinamikleri içinde bulundurur. Psikanalitik yaklaşıma göre, kıskançlık duygusu bastırılmış rekabet, düşmanlık ve suçluluk duygularının bir sonucudur. Özellikle çocukluk döneminde, anne-baba ilgisini paylaşamama gibi deneyimler, yetişkinlik döneminde kıskançlık eğiliminin temellerini oluşturabilir. Bilinçdışı “ ben sevilmeye değer değilim” inancıyla ilişkilidir.
Bağlanma kuramına göre; kıskançlık erken çocukluk döneminde bakım verenle kurulan ilişkiye göre köken alır. Güvenli bağlanan bireylerin partnerinin ilgisini kaybetmeye karşı daha sakin ve rasyonel davrandığı yönündedir. Kaygılı bağlanan bireyler, terk edilme korkusuyla kıskançlığı daha yoğun yaşar. İlişkide kontrolcü davranışlar hakimdir. Kaçıngan bağlanan bireylerde ise, kıskançlık duygusu bastırılır. İçten içe değersizlik duygusu hissedilir.
Bilişsel yaklaşıma göre; kıskançlık olaylardan çok kişinin olayları nasıl yorumladığıyla ilgilidir. Örneğin, kişi partnerinin bir başkasıyla konuşmasını “ artık beni sevmiyor” gibi tehdit olarak algıladığında kıskançlık tetiklenir. Kıskançlıkta düşünce hataları (bilişsel çarpıtmalar) önemli bir rol oynar.
Evrimsel psikolojiye göre, kıskançlık duygusu insanın genetik mirasını korumaya yönelik evrimsel bir savunma mekanizmasıdır. Hayatta kalma ve üreme başarısını artırmak için evrimleşmiş bir duygu olarak ele alır. Kadın ve erkeklerin kıskançlıkta cinsiyete göre farklı hissiyatlar geliştirdiğini söyler.
Sosyal öğrenme kuramına göre, kıskançlık duygusu içgüdüsel değil, gözlem yoluyla öğrenilebilen bir davranış ve duygu tepkisidir. Çocuklar, ebeveyninin kıskanç davranışlarını rol-model alabilir.
Kıskançlık Türleri:
1. Romantik Kıskançlık: En sık rastlanan kıskançlık türüdür. Kişi, partnerinin sevgisini, ilgisini veya sadakatini kaybetme korkusuyla kıskançlık yaşar. Partnerinin sadakatine ve bağlılığına duyulan güvensizlikle ilişkilidir. Kıskançlık özellikle romantik ilişkilerde ciddi problemlere yol açabilir. İlişkide açık bir iletişim kurmak kıskançlık duygusuyla baş edebilmek için önemlidir.
2. Kardeş Kıskançlığı : Çocukluk döneminde ebeveynin ilgisini kaybetme korkusu ya da paylaşılamamasından kaynaklanır. Genellikle yeni bir kardeşin doğumuyla başlar. Çocuk, kardeşinin daha çok sevildiğini düşündüğü için kıskançlık yaşar. Bu duyguyu ebeveynlerin farkında olmadan yaptığı kıyaslamalar da tetikleyebilir. Örneğin, “yemek yemeyen bir çocuğa bak kardeşin ne güzel yemek yiyor gibi” yapılan kıyaslamalar kıskançlığı tetikler. O nedenle doğru bir şekilde yönetilmezse ilerleyen dönemde rekabetçi ve onay arayan kişilik örüntüleri gelişebilir.
3. Sosyal Kıskançlık : Özellikle bireyin başkalarının sahip olduğu başarı, statü, zenginlik veya sosyal onay gibi unsurları kendinde eksik görmesi nedeniyle yaşadığı yetersizlik ve rekabet hissidir. Sosyal medya bu tür kıskançlığın belirgin bir şekilde artmasına neden olmaktadır. İnsanlar kendilerini değerlendirmek için başkalarıyla karşılaştırma eğilimindedir. Genelde kendinden aşağı ya da yukarıda olanlarla kıyaslama yapılır. Yukarıda olanlarla yapılan kıyaslama kıskançlığı artırır.
4. Akademik veya İş Yaşamında Kıskançlık: İş ya da okul ortamında elde edilen başarı, statü ve takdir nedeniyle ortaya çıkar. Başarı elde edemeyen kişi bu durumu tehdit gibi algılar ve kıskançlık duyar. Bu tür kıskançlıklar rekabeti ortaya çıkarır fakat rekabet aşırıya kaçtığı noktada düşmanlık ve öfke gelişebilir.
5. Arkadaşlık Kıskançlığı: Bir arkadaşın başka birisiyle daha çok vakit geçirmesini ya da daha yakın ilişki kurmasını hazmedememe sonucunda ortaya çıkar. Özellikle ergenlik döneminde sık görülür. Temelde “yerini kaybetme” ve “öneminin azalması” korkusu yatar.
6. Patolojik Kıskançlık: Gerçek bir tehdit ya da somut bir şey olmamasına rağmen, takıntılı bir şekilde kıskançlık yaşanmasıdır. Kişi, partnerini ya da çevresindekileri sürekli denetleme, kontrol etme ve sorgulama ihtiyacı duyar. Bu durum sıklıkla paranoya, obsesif düşünceler veya kişilik bozukluklarıyla ilişkilidir. Tedavi gereklidir. Çünkü bireyin hem kendi psikolojik sağlığını hem de ilişkisini ciddi düzeyde zedeler. Bu nedenle patolojik kıskançlık psikolojik destek gerektiren bir durumdur.
Kıskançlık Nasıl Yönetilebilir?
1. Duygularını fark et ve inkar etme: Kıskançlık doğal bir duygu olduğu gibi iyi bir şekilde yönetilmezse hem kişiye hem de ilişkilere zarar verebilir. Öncelikle bu duyguyu tanımak ve farkındalıkla kabul etmek baş edebilme sürecinde önemlidir. Çoğunlukla kıskanma duygusu utanç ve suçlulukla gizlenir. İlk adım bu duyguyu fark ettikten sonra kontrol edebilmektir. “ Aslında neden kıskandım?” “Kendimi tehdit altında mı hissettim?” gibi soruları düşünebilirsiniz. Bu şekilde kıskançlığın altında yatan duyguları bulmaya çalışabilirsiniz.
2. Kıskançlığın altında yatan duyguları bul : Genellikle kıskançlık özgüven eksikliğinden, terk edilme korkusundan, yetersizlik hissinden ve karşılaştırma eğiliminden kaynaklanır. Bu duyguların farkına varabilmek duygusal yoğunluğunuzun azalmasını sağlayacaktır.
3. İletişimde açık ol : İlişkide iletişimi açık tutmaya çalışın. Suçlamadan konuşmaya odaklanın. İletişimde sen dili yerine “ben dili” kullanmaya çalışın. Örneğin, sen hep… yerine ben böyle hissediyorum çünkü…. demek güvenli bir iletişim sağlayacaktır.
4. Kendine odaklan ve özdeğerini güçlendir : Özgüven ve yeterlilik hissi kıskançlığın panzehiridir. Kendini geliştirmeye odaklan. Yeni hobiler edin. Kendi başardıklarına odaklanmak duygusal dengeni güçlendirecektir.
5. Karşılaştırma yapmaktan vazgeç : Sosyal medyada, diğerlerinin “ideal” olarak gösterdikleri hayatlar gerçeği yansıtmaz. Herkesin koşulları ve imkanı farklıdır. Kendini başkalarıyla kıyaslamak kıskançlığını artırır.
6. Duygusal düzenleme becerileri edin : Nefes çalışmaları, meditasyon, duygu günlüğü tutmak ve spor gibi etkinlikler duygularını sağlıklı bir biçimde boşaltmana yardımcı olur.
7. Eğer gerekiyorsa profesyonel destek al : Kıskançlığınız yoğun, takıntılı ve kontrolcü bir hal alıyorsa psikolojik destek almanız gerekir. Yaşadığınız bu duygunun kökenini anlayabilmek ve dönüştürebilmek için psikoterapi almanız önerilir.
Psikolog Funda Buharalı. Psikoterapi Antalya, Antalya Terapi Merkezi.
