Adlerci Psikoterapi

Adlerci PsikoterapiFreud ve Jung' la birlikte, psikodinamik terapi ekolünün temsilcilerinden olan Alfred Adler, birey psikolojisi adını verdiği Adlerci psikolojiyi geliştirerek, başkanı olduğu Viyana Psikanaliz Derneğinden istifa etmiş, 1912 yılında Bireysel Psikoloji Derneğini kurmuştur.

Adler, Freud'un biyolojik ve içgüdüsel etkenlere dayalı açıklamalarını çok dar kapsamlı bulur. Adler de, Freud gibi yaşamın ilk 6 yılının kişilik gelişimindeki önemine inanmakla birlikte, yaşanmışlıklardan ziyade asıl önemli olanın, kişinin geçmişi nasıl algıladığı ve ilk karşılaştıkları olaylara ne yorumlar getirdiğini belirtir. Ayrıca insanların cinsel dürtülerden çok sosyal ilişkilerle motive olduğunu savunur. Terapinin ilgi odağını bilinçdışından bilince kaydırmıştır. Tercih ve sorumluluklara, yaşamın anlamı ve başarıya, mükemmel olmak için verilen çabaya ağırlık vermiştir.

Adlerci terapinin temel ilkeleri şöyledir.

  1. İnsanlar, bireysel olarak izole edilmiş şekilde incelenemezler, bütün davranışlar sosyal etkileşimlerle şekillenir.
  2. Birey psikolojisi, kişilerin diğerleri ile paylaşımını açıklar. Önemli olan kişilerarası etkileşimin ötesine geçerek sosyal bütünlüğün bir parçası olmaktır.
  3. Bireysel psikolojide, kişi bütünsel ve sistematik olarak ele alınır. Yani birey, sosyal ve kültürel alanı içinde bölünmez bir bütündür. Kişilik oluşumu, bir yaşam hedefi geliştirmeyle oluşur. Bireyin düşünceleri, duyguları, inançları, görüşleri, tavır, karakter ve eylemleri, onun bütünlüğüdür.
  4. Bilinçdışı, anlaşılmayandır. Gerek bilinç, gerekse bilinçdışı, kişisel hedeflerin hizmetindedir.
  5. Bireyi anlamak, onun gözleriyle görüp, onun kulaklarıyla duyduğumuz takdirde mümkündür. Yani onun bilişsel yapısını ve yaşam tarzını anlamalıyız. Bir yaşam tarzı için yanlış ya da doğru, normal ya da anormal diyemeyiz. Kişiyi anlamanın aracı nesnel değerlendirmeler değil öznel değerlendirmedir.
  6. Davranışlar, o anki ihtiyaçlara ve yaşam tarzındaki uzun süreli hedeflere bağlı olarak şekillenir ve değişiklik gösterebilir. Yaşam tarzı, inançlar değişmediği sürece sabittir. Bu değişim psikoterapi görme ile sağlanır.
  7. Adler' e göre insanlar rüzgarda savrulan bireyler değildir. Çevre ve kalıtım insanı önüne katıp sürükleyemez. Çevre ve kalıtımın rolü, bireyin kendisindeki yaratıcı güce belli bir zemin hazırlamaktır. Hayat dinamik bir mücadele olup, bireyin ellerinde şekillenecektir.
  8. İnsanın temel mücadelesinde tamamlama, mükemmellik, üstünlük, kendini gerçekleştirme ve rekabet vardır. Mücadele sadece bireysel üstünlük sağlama için yapılıyorsa, psikolojik bir sorun vardır. Sağlıklı insanın mücadelesi, insanlığa katkıda bulunacak şekilde olgunlaşmayı gösterecek, kendini gerçekleştirme gayretidir.
  9. Bireyler hayatları boyunca değişik alternatiflerle karşılaşacaklardır. Yaratıcı, seçici, kendisiyle ilgili karar yetisi olan canlılar olarak, insanın yararlı hedefler seçmesi ya da sadece kendi üstünlüğü ile ilgilenerek, nevrotik bir yapı geliştirmesi kendi elindedir.
  10. Adlerci psikolojiye göre insanlığın en büyük değeri toplumsallık duygusudur. Bu doğuştan var olan bir potansiyeldir. İnsanlar diğerleriyle beraber var olma ve karşılıklı ilişki kurup, iletişime geçme yeteneğine sahiptir ki bu en ileri davranış bozukluklarında, şizofrenilerde bile tamamen kaybolmamaktadır.
  11. Ruhsal kökenli şikâyet ve bulguların psikolojik ya da sosyal bir amacı, organik bulguların da fizyolojik bir amacı vardır. Bu ayrımda, Adlerci psikoterapistlerin "şikâyetlerinizi hemen ortadan kaldıracak sihirli bir değneğim ya da ilacım olsaydı, hayatınızda ne değişirdi?" sorusu temeldir.
  12. Adler'e göre toplum, iş ve cinsiyete ait üç görevimiz vardır. Hiçbir insan kendi kendine yeterli değildir, sosyal birlikteliğin yanında diğer insanların çalışmalarına da muhtacız. Birey, bu işbirlikçi rolü isteyerek benimsemelidir. Cinsiyet konusunda da zıtlıklara değil benzerliklere odaklanmalıyız. Karşı cins bir düşman değil, ayrı dünyalardan gelen bir varlık değil, işbirliği yapılması gereken dost ve hayat arkadaşlarıdır.
  13. Adler, maneviyata da önem vermiştir. Kâinatın doğasını, Tanrının varlığını düşünmeyi, bunları birbiriyle ilişkilendirme gerektiğini savunur.
  14. Adlerci psikolojide cesaret, sonuçları bilinmeyen ya da aksi sonuçlar doğurabilecek girişimler için risk alma konusunda istekli davranabilmektir. Yaşam tarzımız, inanışlarımız, toplumsallık duygusu seviyemiz, ben veya biz bilincimiz neler için riske gireceğimizi şekillendirmektedir. Tüm eksikliklerimize rağmen yaşamak için ve kendini gerçekleştirmek için yeterince cesaretli olmak ruhsal sağlığının önemli bir göstergesidir.
  15. Adlerci psikolojide hayatın anlamı insanlığa verdiğimiz katkı doğrultusunda gerçekleşir. Hayatın anlamı sevgide gizlidir. Hayata kattığımız anlam ve hayatı algılama şeklimiz davranışlarımızı belirler. İyimserlerin, önlerindeki şansları daha iyi değerlendirdikleri, başarısızlık ve sıkıntılardan daha az etkilendikleri bilinen gerçeklerdir.
  16. Freud'un insanlar temel olarak kötüdür söyleminin aksine Adler' e göre insanlar ne iyi ne de kötüdür. Yaratıcı ve seçici bireyler olarak iyi veya kötü ya da her ikisini birden olmayı seçerler. Bunda yaşam tarzları ve o anki durum değerlendirmeleri rol oynar. Terapi insanların kendilerini gerçekleştirmesini sağlar.
  17. Freud' a göre insanlar hem içgüdülerinin hem de medeniyetin kurbanı olmalarına karşın, Adler kaderin kurbanı olmaya karşı çıkar. Kaderi belirlemek tamamen elimizde olmamakla birlikte, seçici bireyler olarak içsel ve dışsal etkileri şekillendirmek suretiyle hayata yön vermek mümkündür.

Adlerci psikolojide üç evrensel yaşam görevi tanımlanmıştır.

  1. Arkadaşlık kurma, yani sosyal görev.
  2. Yakın ilişkiler oluşturabilme, yani aşk ve evlilik görevleri.
  3. Topluma katkıda bulunma, yani mesleki görev.

Bütün insanlar bu görevleri yaş, cins, zaman, kültür ve milliyete bağlı olmadan gerçekleştirebilmelidir. Sonraki yıllarda bu listeye iki görev daha eklenmiştir.

4. Kendini kabul yani kendi kendiyle iyi geçinmek.

5. Yaşama, değerler, yaşamın anlamı, yaşam amaçlarımız gibi spritual bir boyut eklemek.

Adlerci psikoloji, kardeşler arası ilişkilere ve doğum sırasına özel önem veren tek psikoterapi ekolüdür. Adler ekolü aile içi ilişkilere çok önem verir ve ailedeki çocukların neden sıklıkla birbirlerinden apayrı özellikler taşıdığını sorgular. Buna göre;

  1. En büyük çocuk, ilgi odağıdır ve çoğu kez şımartılır. Bağımlı olmaya, çok fazla çalışmaya ve hep önde olmaya çaba gösterir. Kardeş gelmesiyle birlikte tek ve özel olması niteliğini kaybeder. Yeni gelen, onun için, alışık olduğu sevgiyi elinden alan davetsiz bir misafirdir.
  2. İkinci çocuk, doğduğu günden beri ilgiyi paylaşmak durumundadır. Ablası veya ağabeyine baskın çıkmak için kendini sürekli eğitir ve onlara karşı tetikte bulunur. Çoğu kez büyük kardeşinden farklı bir yetenek geliştirerek fark edilmeye çalışır. Bundan dolayı ikinci çocuklar genellikle birincinin tam tersi özelliklere sahip olur.
  3. Ortanca çocuk, çoğu kez kendini arada ezilmiş hisseder. Yaşamın haksızlığına, aldatıldığına inanabilir. Bazen problemli çocuk özelliği kazanır, bazen de ailede bir iletişim aracı, arabulucu rolü oynayabilir. Dördüncü bir çocuk varsa daha sosyal bir gelişim gösterecektir.
  4. En küçük çocuk her zaman en çok şımartılan çocuk özelliğindedir. Çoğu kez kendi yoluna gitme eğilimi gösterir. Ailenin diğer üyelerinden çok farklı düşünce yolları ve yapıları geliştirebilir.
  5. Tek çocuk, çok başarılı yönlendirme yapabildiği gibi paylaşmayı ve işbirliği yapmayı öğrenemeyebilir. Yetişkinlerle çok iyi başa çıkar. Anne babaya bağımlı olabilir. Her zaman ilgi odağı olmak isteyebilir.

Bu görüşler doğrultusunda, Adler terapide, başta kardeşlerle olan ilişkiler olmak üzere aile dinamiklerine özel önem verilir.

Adler psikolojisi hümanistik felsefeyi temel alan yani insan-merkezciliğin esas alındığı ilk ekoldür. Adler'in kişilik kuramında genetik miras ve çevrenin bireyi nasıl şekillendirdiği değil, bireyin kalıtımsal miras ve çevreyi nasıl kullandığı önemlidir.

Adler psikolojisi, bireyin ruhsal, bilişsel ve fiziksel yetilerini nasıl kullandığını dikkate alır. Çünkü tüm yetilerin insanda mevcut olduğuna inanır. Örneğin, insanlar toplumsallık duygusu sahibi olmazlar. Bu duygu hepimizde vardır, duyguyu gösterme farklılıkları söz konusudur.

Adler' e göre aile içi ilişki dinamikleri temel toplumsal çevreyi oluşturur. Yani temel faktör aile konstelasyonudur. Her çocuk bu çevrede önemli olma, statü kazanma yolunu arar. Aile içinde en iyi veya en kötü çocuk olmak, aile değerlerini benimsemek, aile içinde favori cinsiyete sahip olmak, herhangi bir aile üyesiyle özdeşleşmek, kardeşler arası ittifak ve çatışmalar, engelli olmak, zayıf ve hastalıklı olmak gibi birçok pozisyon yapıcı faktör çocuğun aile içinde yer edinmesine temel oluşturmaktadır. Bu yüzden Adler, çocuğun aile konstelasyonundaki pozisyonuna çok önem vermiş, çocukların doğum sıralarına dikkat çekmiştir. İlk çocuk genelde daha tutucuyken, ikinci çocuk asi karakter geliştirebilmektedir. Önemsenme ihtiyacının doğurduğu kardeş rekabeti, günümüzdeki toplumsal rekabetin öncüsüdür. Adler' e göre uyumsuz çocuk, hasta çocuk değildir. Bu çocukların heves ve cesaretleri kırılmıştır. Bu da dikkat çekme, güç arama, intikam alma ve güçsüzlüğü veya yenilgiyi ifade etme tarzı olarak davranışlara yansıyacaktır.

Adlerci terapide, terapistler danışanlarını hasta veya tedaviye muhtaç bireyler olarak görmezler. Amaç toplumsal alışverişi sağlayarak, danışanı toplum içinde eşit yaşatacak şekilde eğitmektir. Bireyin inançlarını değiştirmede en güçlü yöntem onu cesaretlendirmektir. Ayrıca danışanlara, kendilerine, diğerlerine ve yaşama ilgi duymanın yeni yolları öğretilir. Bunun yanında bir nevi bilişsel bir harita ortaya konarak bakış açılarını görmeleri ve onu değiştirmeleri sağlanır.

Adlerci psikoterapinin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz.

  1. Adlerci psikoterapist, danışanın yaşam tarzı ve hareketi konusundaki yoruma dikkat çeker.
  2. Terapistin kendine olan inancı, güveni, akıllı ve güçlü görünümüyle danışana verdiği olumlu izlenim ile hastasını eleştirmeden dinlemesi danışanların inançlarını güçlendirmelerine yardımcı olur.
  3. Adlerci psikoterapide temel terapötik teknik cesaretlendirmedir. Danışanın temel sorunu hayal kırıklığı olduğu için, hastaya anlaşıldığını ifade edip umut vaat edebilmek önemlidir. Umudun korunmasında mizahi yaklaşım da pozitif etkiler sağlar.
  4. Terapide hastanın, terapistin onu önemsediğini hissetmesi önemlidir.
  5. Adlerci terapi, hastanın toplumsallık duygusunu geliştirme amaçlı, işbirliği ve eğitime dayalı bir yöntemdir. Aşağılık duygularının azaltılması, hayal kırıklıkları ile baş etme, yaşam tarzı algı ve hedeflerinde değişiklikler, değerleri değiştirme, diğer insanlarla eşit konumda olduğu algısını yaratma, kişiyi toplumsal katkı veren biri olması için destekleme terapinin ana hedefleridir.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Filiz Uluhan.