Barbie Sendromu

barbie sendromuSosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte mükemmel olma arzusu her geçen gün artmaktadır. Mükemmel gözüken fizikler, yüzler ve vücutlar… Özellikle genç nesli ve her yaştan kadınları etkisi altına almış durumdadır. Dünya genelinde birçok kadın ve genç kız, Barbie vücuduna sahip olabilmek için estetik operasyonlara başvuruyor. Barbie filminin vizyona girmesiyle birlikte estetik yaptırma arzusu daha da artmıştır ve her geçen gün giderek artmaktadır. Birçok kadın sayısız estetik operasyon geçirmesine rağmen halen daha Barbie gibi olma arzuları bitmemektedir. Birçok ergen ve her yaştan kadınlarda gözlenen bu durum “Barbie sendromu” olarak tanımlanmaktadır. Tıbbi bir terim olarak yer almasa da “beden algı bozukluğu” ile ilişkilidir.

Kişinin aslında diğer insanlar tarafından pek önemsenmeyecek düzeyde olan ve vücudunda kusur olarak algıladığı bir yerini takıntı haline getirmesidir. Bu durum kişinin sosyal yaşantısını etkilemektedir. Kişi hafif olan kusurları dahi abartılı algılamaya başlar. Vücudunda kusur olarak algıladığı yerini sürekli kontrol etme ihtiyacı hisseder ve gizlemeye çalışır. Bu durum ayna karşısında uzun vakit harcamasına neden olur. Bu kusurları gizlemek için aşırı makyaj yapma ihtiyacı duyar. Bu durum kişide kalıcı değişim ihtiyacı hissetmesine yol açar. Aslında bu sorun, bireyin bedeniyle ilgili algılama probleminin olmasına dayanır. Ebeveynlerin tutumları, çevresel etkenler, düşük özgüven ve psikolojik sorunlar yüzünden ortaya çıkabileceği gibi genetik faktörlerin de etkisi bulunmaktadır.

Oyuncaklar doğrudan ya da dolaylı olarak çocukların ideal beden algısını etkilemektedir. İlk Barbie bebekler 1959 yılında Amerika’da piyasaya sürüldüğünde tüm dünyada popüler olmuştur. Ancak bu bebeklerin piyasaya sürülmesinin ardından oyuncak bebek kavramı farklılaşmıştır. Bu bebekler süslü, her zaman bakımlı, ulaşılması imkansız bir fiziğe sahip, kocaman mavi gözlü ve parlak sarı uzun saçlarıyla belli bir güzellik standartlarını yansıtmaktadır. Çocuklara güzelleşmek ve süslenmek konusunda sınır tanımayan, çok sayıda kıyafeti ve aksesuarı olan bir imaj yaratmaktadır. Son dönemlerde Barbie üreticileri bu bebeklere farklı meslekler ve giyim tarzları oluştursa da yine de Barbieler belli bir güzellik standardı taşımaktadır. Barbie bebekler, kız çocuklarına aslında başarılı bir kadın olmanın güzellikle sağlanabileceğine işaret etmektedir. Barbie bebekler ideal bir güzellik olarak algılanmaktadır. Bu bebeklerin vücut ölçüleri artık sadece kız çocuklarını değil, kadınları da etkilemektedir. Küçük çocukların benlik kavramını ve beden imajını etkilemektedir. Olumsuz beden algısı ve beden memnuniyetsizliği ergenlik döneminde başladığı kabul edilse de aslında okul öncesi dönemde başlamaktadır. Bu bebeklerle oynayan çocuklar onun güzellik algısını içselleştirmektedir. Hatta bazı kız çocuklarında kendini çirkin ve yetersiz bulma eğilimi yaratmaktadır. Barbie bebeklerin zayıf vücutlarıyla kendini kıyaslayan çocuklar kendi vücutlarından hoşnutsuzluk duymaktadır.

Yapılan araştırmalarda bu tarz oyuncakların çocukların beden algısı üzerinde olumsuz bir etki yarattığını göstermiştir. Çocuğun yaşına ve oynama süresine göre bu durum değişkenlik göstermektedir. Örnek bir çalışmada, 6-10 yaş arasındaki kız çocuklarını iki gruba ayırmışlar. Birinci gruba zayıf oyuncak bebekler, ikinci gruba gerçeğe uygun beden ölçülerine sahip olan oyuncak bebekler verilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda zayıf bebeklerle oynayan çocukların daha az yemek yediği, diğer grubun ise normal yemek yeme eğiliminde olduğu gözlenmiştir. Bu nedenle, ebeveynlerin oyuncak seçiminde dikkat etmesi önemlidir. Tabi ki sadece oyuncak seçimi değil, burada ailelerin tutum ve davranışları birincil etkendir.

Barbie filminden sonra ergenlik dönemindeki genç kızlar Barbie gibi olma uğruna sıkı ve sağlıksız diyetler, yoğun spor programları ve bilinçsiz kişisel bakım rutinleri uygulamaktadır. Genç kızlar beden algılarına yönelik aşırı endişe duymaktadır. Bununla birlikte kendine güvensizlik, depresyon ve kaygı bozuklukları da gözlenmektedir. Vücudundaki rahatsız olduğu bölgeyi estetik operasyonlarla değiştirmeyi düşünmeden edemeyen gençler, günlük yaşamlarında ve sosyal hayatlarında bu takıntılarını yansıtmaya devam etmektedir. Estetik olduğunda mutlu olacağına inanılır. Zayıflığı güzellik olarak algılama eğilimi vardır. Anoreksiya ve bulumia gibi yeme bozukluklarının yanı sıra ciddi psikolojik problemler gelişmektedir. Genellikle ergenlik dönemi çocuklarda görülse de her yaştan kadında hatta erkeklerde de Barbie sendromuna rastlanmaktadır.

Barbie serisinden erkek figür olan Ken isimli erkek oyuncak havalı saçları ve kaslı vücuduyla erkeklere yakışıklılık standardı oluşturmaktadır. Ergenlik dönemindeki erkekler ve yetişkin erkeklerde de bu sendrom görülmektedir. İnsanlar sosyal medyada güzel bulduklarını taklit ederek var olmaya çalışmaktadır. Toplum içinde güzellik algısı sürekli mükemmel olma ve zayıflığa bağlanmıştır. Barbie’nin sosyal medyada öne çıkmasıyla birlikte Barbie gibi olmak için bıçak altına yatan birçok kadın mevcuttur. Filmin vizyona girmesiyle birlikte bu sayı artmıştır. Bu durum birçok kadının kendi bedenine yabancılaşmasına yol açmıştır. Çevresel etkenlerle birlikte bazı kadınların kendini kötü ve çirkin hissetmesine neden olmaktadır. Kendini iyi hissetmek ve olumsuz duygularıyla baş edebilmek için estetiğe yönelmektedirler. Dolgun dudaklar, iri gözler, büyük göğüsler, dik bir kalça, ince bir bel ve sütun bacaklar vb. gibi bitmeyen güzellik algısı Barbie sendromundan muzdarip olan kadınların değişim arzularından birkaçıdır.

Özetle, kişinin kendisiyle ilgili hoşlanmadığı şeyler aslında kendine olan güvensizlikten ve kendini olduğu gibi kabul edememekten kaynaklanmaktadır. Mükemmel ve kusursuz olmak diye bir şey yoktur. Her bireyin güzellikleri olduğu kadar kusurları da mevcuttur. Oysa kendi güçlü yanlarının ve kusurlarının farkında olmak ve kendini bir bütün olarak kabul edebilmek daha özgüvenli olabilmek için önemlidir. Olumsuz beden algısına sahip olan bir kişi, bedenindeki kusur olarak algıladığı şeylerden kurtulabilmek için sürekli değişim ihtiyacı hisseder. Fakat bu değişim ihtiyacı hiç bitmez. Asıl olan kişinin düşünce yapısını değiştirebilmeyi sağlamaktır. Bu nedenle, olumsuz beden algısına sahip kişilerin psikolojik yardım alması önerilir.

Psikolog Funda Buharalı.

Psikoterapi Antalya, Antalya psikoterapist.