0242 311 44 33
Çağdaş davranışçı terapi, 1950 ‘lerin sonlarından itibaren psikolojik sorunların tedavisinde kullanılır olmuştur. Davranış terapisinde Ivan Pavlov, Skinner, Joseph Wolpe ve Albert Bandura’ nın büyük rolleri olmuştur.
Davranış terapilerinde, geleneksel olarak üç temel yaklaşım söz konusudur.
Davranışçı terapi, sosyal öğrenme kuramına dayalı bir çok bilişsel ilke ve işlemleri de içine alarak bilişsel terapiyle bütünleşme eğilimine girmiş ve günümüzde bilişsel davranışçı terapi olarak kullanılır olmuştur.
Sosyal bilişsel kurama göre, kişi, değişimin temsilcisidir. Psikolojik bozukluğu meydana getiren, deneyimin kendisi değil, bireyin o deneyimi nasıl yorumladığıdır. Bu varsayım Albert Ellis' in bilişsel kuramlarıyla uyuşmaktadır.
Davranışçı terapi, kişisel özgürlüğü arttırmaya yönelik bir uygulamadır. Davranışçı terapide kişilere, tepki verme seçeneklerini arttıracak beceriler kazandırılır. Bu sayede seçim yapmayı kısıtlayan engelleyici davranışları kaybolarak, önceden sahip olmadıkları ve göremedikleri seçenekleri kazanır ve görür hale gelirler.
Davranışçı terapinin temel özellikleri şöyledir.
Davranışçı terapinin genel amacı danışanın kişisel seçimlerini arttırmak ve öğrenmeyi sağlamak üzere yeni alternatifler yaratmaktır. Terapi başlangıcında mutlaka özgün hedefler saptanır. Psikoterapi sürecinde hedefe ne kadar yaklaşıldığı ampirik olarak değerlendirilir. Danışan, terapötik süreçte etkin bir rol ve sorumluluk üstlenir. Değişikliği yapacak olan sadece danışanın kendisidir. Terapistin rolü, danışanın değişimin getirdiği sorumluluğu kabul etmesine yardımcı olmaktır. Davranışçı terapistler, terapi sürecinde, danışandan aldıkları ip uçlarına göre aktif bir rol üstlenebilirler veya danışman pozisyonunda kalabilirler ya da problem çözücü olarak rol oynayabilirler. Terapistin danışan için önemli bir model teşkil etmesi davranışçı terapilerde oldukça önemlidir. Danışanlar terapistlerini taklit etmeye değer buldukları ölçüde başarı artacaktır.
Davranışçı terapide terapistin ve danışanın rol ve pozisyonu açıkça bellidir. Psikoterapist bilgilendirme, model oluşturma ve geri bildirimde bulunarak danışana somut beceriler öğretirken, danışan da ev ödevlerini yapmak, danışandan aldığı geri bildirimleri yorumlamak durumundadır. Danışan, terapist tarafından değişim yönünde motive edilmeli, terapi sırasında ve günlük terapötik aktivitelerde işbirliğine girmelidir. Tedavinin başarısı, terapi ortamındaki eylem ve değişikliklerin günlük yaşama aktarılmasıyla gerçekleşecektir. Psikoterapinin etkinliği, danışanın iç görü kazanmasının yanı sıra yeni davranışları uygulaması ve uygulamaya devam etmeye istekli olmasına indekslidir. Terapötik etkinliğe ilişkin olumlu beklenti ve başarı umudu taşımak ta bu noktada birinci derecede önemlidir. Davranışçı psikoterapilerde, psikoterapist ile danışan arasındaki sıcaklık, empati, doğallık, esneklik, olduğu gibi kabul tarzındaki etkenler varoluşçu terapi, birey merkezli terapi ve Gestalt terapilerdeki kadar önem taşımaz. Asıl önemli olan kullanılan davranışçı tekniklerdir.
Davranış terapileri, ilk olarak açık davranışı ele almış, daha sonra bilişsel faktörlere vurgu yaparak daha çok bilişsel davranışçı terapi olarak kullanılır olmakla birlikte, 1990' lardan sonra insanların özel yaşamlarındaki duygusal ve düşünsel problemler de dikkate alınarak, diyalektik davranış terapisi ile kabullenme ve adanma terapisi de bu gruba dahil edilmiştir.
Diyalektik Davranış Terapisi' nde, kabullenmenin önemine vurgu yapılır. Örneğin, yeme bozukluğu olan hastalar için, özsaygı çoğu kez fiziki yapı ve kilo ile bağlantılıdır. Özsaygısı düşük olan birey, ana sorunlarını çözmek yerine daha kontrol edilebilir bulduğu kilo değiştirme konusuna yönelmektedir. Burada da çoğu kez doğru beslenme, spor yapma gibi sağlıklı yöntemler yerine, aç kalmak ya da kusmak gibi sağlıksız davranışlara yönelir. Maksat, asıl önemli hayati değişikleri yapmaktan kaçmaktır. Hastaya uygun hayat tarzını oluşturarak, sonrasında fiziki yapısı ve kilosu ne olursa olsun, bunu olduğu gibi kabul etmek yani kabullenme ve değişim asıl çözümü sağlayacaktır. Huzur duası bunu çok güzel özetler. "Tanrım! Bana, değiştiremediğim şeyleri kabullenme gücü, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bunu anlamam için akıl ver." Kabullenme, savunma mekanizması kullanmadan, olumsuz duygu ve düşüncelerle baş etmeyi sağlar. Diyalektik davranış terapisinde farkındalık eğitimi temel terapötik yaklaşımdır. Bu amaçla,
Kabullenme ve Adanma Terapisi' nde ise ilk yaklaşım, stres yaratan özel yaşantılardan kaçınmanın işleri daha da zorlaştıracağı gerçeğidir. Duyguları bastırmak, zaman içinde kaçınmaya çalışılan düşünceleri arttırmaktadır. Örneğin, işlevsel olmayan bir ilişkide tıkanıp kalındığında ilişkiyi bitirmek ya da devamı için aktif olarak değişimi sağlamak ana çözümlerdir. Bazı şeyleri görmezden gelme, başka konulara yönelme, kötü duyguları bastırma kısa süreli rahatlama sağlayan işlevsiz çözümlerdir. Veya kendilik saygısı düşük, bütünlüğünü henüz gerçekleştirememiş bir ergenin alkol veya uyuşturucu madde kullanması geçici bir rahatlama verse de alttaki sorun derinleşecektir.
Yaşantısal gerçeklerden kaçınmanın işe yaramayacağını kabullenmek diğer bir önemli yaklaşımdır. Tüm zorlukların problemin bir parçası olduğu kabullenilirse çözüm de kolay olacaktır.
Terapide, bireyin hayatında neyin önemli olduğuna ve saygın bir yaşam için ne yapacağına dair bilinçli kararı, adanma olarak adlandırılır ve kabullenme ve adanma terapisinin bir diğer temel niteliğidir.
Başka önemli bir kavram da bilişsel etkisizleştirmedir. Burada, düşünceleri, gönderimde bulunduklarından, düşünen kişiyi de düşüncelerinden ayırmak konu edilir. Oluşan düşüncenin, kendilik değerlerinin veya gerçekliğin doğru yansıması olmayabileceğini bilmek anlamındadır. Çok şişmanım bunaltısı yaşayan birinin, aslında şişman değil, şişman olduğu duygusuna kapılan fazla kilolu biriyim demesi daha az inciticidir ve bilişsel bir etkisizleştirmedir.
Davranışçı terapiye başlarken, danışanın şikâyeti tanımlanır ve danışan, sorunlu davranışın sıklığı ile yoğunluğunu, "behavior rating scales" denen davranış değerlendirme ölçeğine kaydeder. Bu daha sonra terapinin işe yarayıp yaramadığına karar verirken de kullanılacaktır. Davranışçı yaklaşımların en güçlü yönlerinden biri terapötik etkinin nesnel yollarla saptanabilmesine imkân sağlamasıdır.
Davranışçı terapilerde çok farklı teknikler kullanılabilir. Lazarus, ne kadar farklı teknik kullanırsa, o kadar iyi neticeler alınacağını bildirmektedir. Terapistler bu noktada oldukça yaratıcı olur ve edimsel koşullama tekniklerine dayalı (bunlar olumlu pekiştirme, olumsuz pekiştirme, sönümleme, olumlu ceza, olumsuz ceza gibi tekniklerdir) uygulamalı davranışsal analiz, işlevsel değerlendirme modeli, hipnoz ve meditasyonun da içinde olduğu gevşeme eğitimleri, yüzleştirmeye dayanan ve Joseph Wolpe'un geliştirdiği temel bir yöntem olan sistematik duyarsızlaştırma, göz hareketlerinden yararlanarak duyarsızlaştırma ve yeniden işlemeye dayanan EMDR, atılganlık eğitimi, kendini yönetme programları, kendi kendine yönlendirilmiş davranış eğitimleri ve klinik davranış terapisi olarak işlev gören sosyal öğrenme kuramı ile bilişsel kuramı sistematik ve bütüncül biçimde ele alan çok modelli terapi gibi bir çok yöntemi kullanabilirler.
Davranışçı terapi, özetle, duyguyu değil davranışı hedef alan, terapist ile danışan arasındaki ilişkinin ikinci planda olduğu, iç görü kazandırmaya yönelik olmayan, bozukluğun sebebine değil bulgularına odaklanan kullanım alanı çok yaygın bir psikoterapi yöntemidir.
Davranışçı Terapi Antalya.
Antalya Davranış Terapisi, Dr. Filiz ULUHAN.
©COPYRIGHT 2017