Sosyal Fobi Tedavisi

sosyal fobi tedavisiSosyal fobi tedavisinde serotonerjik, dopaminerjik ve noradrenerjik sistemlere bağlı ilaç tedavileri ile psikoterapinin büyük etkisi vardır.

Sosyal fobili hastaların %70’ i yaşamları boyunca en az bir başka psikiyatrik hastalıkla da karşılaşmaktadır. Eş tanılar sosyal fobi tedavisini yönlendiren en önemli etkendir.

Sosyal fobi ya da sosyal anksiyete bozukluğu tanısı konulan kişide korku, kaçınma tepkilerinin yanısıra çarpıntı, terleme, kızarma, titreme, baş dönmesi gibi fizyolojik belirtilerin kontrol altına alınması, varsa eşlik eden başka psikiyatrik bozukluğun tedavi edilerek işlev kaybının en aza indirilmesi tedavinin ana unsurlarıdır.

Sosyal fobinin ilaçla tedavisinde ilk kez “sahne korkusu” nun semptomatik tedavisinde beta blokerler kullanılmış ve başarılı sonuçlar alınmıştır.

Geri dönüşümlü monoamin oksidaz inhibitörü olan moklobemid, sosyal fobi ve eşlik eden depresif bozukluklarda uzun yıllar başarı ile kullanılmıştır.

Seçici serotonin gerialım inhibitörü olan paroksetin, fluvoksamin, sertralin, fluoksetin, sitalopram ve essitalopram sosyal fobi tedavisinde yeri olan ilaçlardır.

Benzodiazepinler anksiyete ve kaçınma düzeyi yüksek hastalarda tedaviye eklenebilir.

Buspiron, seçici serotonin gerialımını inhibe eden venlafaksin de sosyal fobi tedavisinde etkili bir ilaçtır.

Gabapentin, pregabalin, valproik asit, topiramat, levetirasetam gibi ilaçlar da tedaviye dirençli vakalarda alternatif olarak kullanılabilmektedir.

Sosyal fobi, kronik karakterinden dolayı ve tedaviye geç başvurum nedeniyle çoğu kez, işlev kaybına sebep olmaktadır. Bu bakımdan tedaviye öncelik verilmelidir.

Sosyal fobi ile birlikte depresyon, başka bir anksiyete bozukluğu, alkol ve madde kötüye kullanımı varsa psikoterapiyle birlikte ilaç tedavisine başlamak daha uygun olur.

Sosyal fobinin ilaçla tedavisinde ilk seçenek seçici serotonin gerialım inhibitörleridir. Dirençli vakalarda klonazepam gibi bir benzodiazepin ya da GABA sistemini düzenleyen atipik antikonvülzanlardan biri tedaviye eklenebilir.

Sosyal fobi tedavisinde ilaç tedavisi en az 12 ay sürdürülür. Tedavinin kalıcılığı ve etkinliğini arttırmak için psikoterapi şarttır.

Sosyal Fobide Psikoterapi:

Sosyal ortamlarda kaygılanmak hemen hemen tüm insanların yaşayabileceği bir duygudur. Gözlerin üzerinizde olduğu ortamlarda bir miktar huzursuzluk ve kaygı tamamen normaldir. Sosyal anksiyete, klinik bir rahatsızlık haline gelip sosyal ve mesleki işlevselliği bozduğu anda tedavi gereksinimi doğar.

Sosyal fobi veya sosyal anksiyete bozukluğunda kişinin yabancılarla karşılaşma, gözlerin üzerinde olduğu sosyal veya bireysel performans durumlarında belirgin ve sürekli bir korku durumu vardır. Bir başka tarif ise sosyal fobiyi, göreceli olarak küçük gruplarda diğer insanlar tarafından incelenme korkusu olarak tanımlar.

Sosyal fobi derecesinde ağır olmayan, normal kişilerde de görülebilen sosyal anksiyete durumları ise “performans anksiyetesi” olarak isimlendirilir.

Fobilerde genellikle genetik-yapısal yatkınlıkla, çevresel zorlayıcıların karşılıklı etkileşimi söz konusudur.

Fobilerin psikanalitik açıklamasında, yasaklanmış cinsel ve saldırgan dürtülerin bilince çıkması durumunda cezalandırma tehlikesi nedeniyle sinyal anksiyetesi doğmakta, bu da yer değiştirme, yansıtma ve kaçınma savunma düzenekleriyle bilinçdışında tutulmaktadır. Asıl tehlikeyle ilgili korku ve anksiyete azalırken, yöneltilen nesne veya durumdan korkulmaya başlanır ve fobik rahatsızlık ortaya çıkar. Sosyal fobide de durum böyledir.

Sosyal fobili bireyler çocukluk yaşantılarında onaylayıcı olmayan ebeveynleri tarafından eleştirilmiş ve utandırılmışlardır. Bu bireyler erişkin dönemlerinde onaylanmama riski gördükleri durum ve ortamlardan kaçınırlar. Sosyal fobili kişilerde bilinçdışı olarak dikkat çekme ve onaylanma ihtiyacı çok fazladır.

Sosyal fobili bireyler diğerleriyle ilişkilerinde bilinçdışında onlardan saldırgan bir talepkarlıkla tam ve mükemmel bir ilgi isterler. Burada tüm rakiplerini yok etme arzusu duysalar da rakiplerinin yerini alabilme konusunda hem suçluluk duymakta hem de yetersizlikle karışık utanç hissetmektedirler.

Sosyal fobili bireylerde bağımsız olma ve yeni insanlar tanıyıp onlarla kaynaşma, ebeveyn veya yakınlarının sevgisini yitirme anlamına gelmektedir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde anneden ayrılma ve otonom olma arzusu, Mahler’ in teorisine göre aynı zamanda çocukta “annem beni terk etmek istiyor” duygusu da doğurmaktadır. Bu doğal gelişimsel korkunun, ebeveynlerin veya bakıcıların hatalı tutumları ve reddedici davranışlarıyla pekiştirilmesi, ileride insanlarla ilişki kurmayı güçleştiren bir durumdur.

Psikanalitik kuramın yukarıdaki açıklamaları doğrultusunda sosyal fobi gelişiminde anne, baba ve temel bakıcı ile çocuk arasındaki terk, eleştiri, aşağılama, utandırma ve alay edici ilişkilerin rolü büyüktür. Bu içe atımlar bilinçdışında sabitleşmekte, sonra dışarıdaki kişi ve nesnelere aktarılmaktadır. Çocuğun korkularına duyarlı davranmayan ebeveynler sosyal fobi gelişimine zemin hazırlamaktadırlar.

Psikodinamik terapiler sosyal fobi tedavisinde utanç, sosyal ketlenme, kendini ifade edememe, ilişki sorunları gibi temel konuları ele alır. Ebeveynler başta olmak üzere diğer bağlanma figürleriyle ilgili, çatışmadan kaçma ve yadsımaya yönelik savunma düzeneklerinin sağaltımı, psikodinamik terapilerle sağlanarak sosyal fobi tedavisinde neticeye gidilir. Bireysel terapilerin yanı sıra psikodinamik temelli grup terapileri de sosyal fobi tedavisinde etkili yöntemlerdir.

Sosyal fobinin psikoterapi ile tedavisinde bilişsel yaklaşımın da büyük yeri vardır.

Bilişsel modele göre sosyal anksiyetede başkalarıyla birlikte iken bir eylemi başaramama ve buna bağlı olumsuz değerlendirilme korkusunun yanı sıra bireyin sosyal beceri eksikliğinden ziyade sosyal bir varlık olarak kendini işlemede bir sorun vardır.

Çağdaş bilişsel terapinin kurucusu Beck, sosyal fobili bireyde temel korkunun “itibarını kaybetme” olduğunu söylemektedir. Sosyal fobili birey için de, sosyal ortamlarda konuşmak, yemek yemek, yazı yazmak gibi yapılan birçok eylem onun yeterliliğinin sınandığı bir sınavdır. Birey itibarını kaybetmemek için bu sınavı en iyi şekilde geçmelidir. Merkezi korku diğerleri tarafından olumsuz değerlendirilmektedir. Bu da “kendini gerçekleştiren kehanet” gibi kısır döngüye yol açmakta, kötü sonucun umulması korkuyu, korku da kötü sonuçları doğurmaktadır. Aslında hiçbir zaman umulan felaket kadar kötü bir durum yaşanmasa da sosyal fobili birey bunu felaket gibi algılar.

Son yıllarda Clark ve Wells, sosyal anksiyetede kişinin çevresine yoğun bir olumlu izlenim bırakma isteği duyduğunu fakat bunu gerçekleştirme noktasında güvensizlik ve yetersizlik hisleriyle dolu olduğunu söyleyerek, Beck’ in bilişsel modelini geliştirmişlerdir. Bireylerin olumsuz olarak değerlendirileceklerine inandıkları ortamlarda tüm dikkatleri çevre yerine kendilerine yönelmekte ve sosyal fobi kliniği gelişmektedir.

Sosyal fobili bireyler için aşağılanmış hissetmekle gerçekten aşağılanmak, kontrolsüz hissetmekle kontrolünü kaybetmek, kaygılı hissetmekle kaygılı görünmek aynı anlamlara gelmektedir. Sosyal ortam bu şekilde algılandığında da anksiyete programı devreye girmekte, bilişsel, bedensel, duygusal ve davranışsal tüm bileşenler aktive olmaktadır.

Sosyal anksiyeteli birey için diğer insanlar, kendisinden olabildiğince yüksek ve acımasız standartlara uygun davranmasını beklerler. Birey de bunu karşılama gücünü kendinde görmediğinden paniğe kapılır.

Sosyal fobinin bilişsel davranışçı psikoterapi ile tedavisinde, anksiyete ile baş etme eğitimi, yüzleştirme, bilişsel yeniden yapılandırma ve yaşam sorunlarıyla baş etme becerisi kazandırma vardır. Gevşeme eğitimleri, inceleme korkusunu azaltmaya yönelik bilişsel yeniden yapılandırma, kendini izleme, onaylanma ihtiyacına yönelik çalışmalar, sorun çözme eğitimleri, yetersizlikle ilgili şemaların düzenlenmesi gibi öğretiler bilişsel davranışçı terapi ile sosyal fobi tedavisinin ana unsurlarıdır.

Psikoterapi sürecinde felaketleştirme, zihin okuma, büyütme, abartma gibi otomatikleşmiş düşünce hataları çözümlenecektir. Dikkatin kendini izlemekten diğerlerini gözlemeye kaydırılması, koşullu inançlar, işlevsiz kuralların düzeltilmesi tedavi için şarttır.

“Daima zeki ve büyüleyici görünmeliyim”, “Konuşmam kusursuz ve akıcı olmalı” gibi düşünceler işlevsiz kurallardır. “Konuşurken teklersem bana aptal derler” gibi düşünceler ise koşullu inançlardır. Bunların da altında “sıkıcıyım, farklıyım, eksiğim, yetersizim, başarısızım” gibi temel inançlar vardır.

Bilişsel davranışçı terapi tüm bu yaklaşımlar çerçevesinde sosyal fobi tedavisinde en etkili yöntemdir. Bilişsel davranışçı grup terapileri ile de tedavide çok başarılı sonuçlar alınır.

Antalya Psikiyatri ve Antalya Psikoterapi Merkezi olarak sosyal fobi tedavisinde bilişsel davranışçı ve psikodinamik psikoterapileri gerek bireysel gerekse grup terapilerinde bütüncül bir yaklaşımla uyguluyoruz. Uygun ve gereken olgular da psikoterapiyi EMDR ve hipnoz-hipnoterapi ile destekleyerek kısa sürede sonuca gitmeyi hedefliyoruz.

Sosyal fobi ve diğer korkularınızı yenme de ilk adımı atarak tedaviye yönlenmeniz, sosyal, ailevi, akademik ve mesleki yaşantınızda size büyük ufuklar açacaktır.

Psikoterapi Merkezi Antalya.

Antalya Psikiyatri Merkezi, Sosyal Fobi Tedavisi Antalya.