0242 311 44 33
Kendini öldürmek anlamına gelen intihar (suicide) kişinin ölme isteğini anlatan ölümcül bir eylemdir. Türkçede özkıyım olarak geçer.
Psikiyatride intihar, birincil önemde acil bir durumdur. Bir iç hastalıkları uzmanı için ya da bir onkolog için kanser neyse, psikiyatrist için de intihar odur. En iyi bakım sağlansa dahi hasta her şeye karşın intihar ederek ölebilir. İntiharı öngörmek ve engellemek olanaksız olsa da ipuçları bilinmeli, risk azaltılmaya çalışılmalıdır.
Yapılan istatistikler intihar girişimi ile tamamlanmış intihar arasındaki oranın 25’e 1 olduğunu göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda 35000’den fazla intihara bağlı ölüm olgusu vardır.
İntiharla ilgili bazı terimleri açıklarsak intiharları daha iyi anlayabiliriz.
Başarısız intihar girişimi: Kişi ölme eğilimindedir, ancak eylem başarıya ulaşmadan engellenmiştir.
Kasıtlı kendine zarar verme: Kişinin ölme niyeti olmadan kendine yönelik acılı, yıkıcı, yaralayıcı eylemlere gönüllü olarak girişmesidir.
İntihar davranışının ölümcüllüğü: İntihar yöntemi veya eyleminin yarattığı objektif yaşam tehlikesidir. Burada tıbbi gerçeklik ile kişisel beklenti uyuşmayabilir.
İntihar düşüncesi: Bireyin kendi ölümünü, kendi aracılığı ile gerçekleştirme düşüncesidir. Planların detaylılığı ve intihar niyetinin derecesi eylemin ciddiyetini gösterir.
İntihar niyeti: Ölümle sonuçlanacak kendine zarar verecek eylem için duyulan sübjektif beklenti ve arzudur.
İntihar girişimi: Kişi ölmeye teşebbüs etmiş, zarar görmüş, fakat eylem ölümle sonuçlanmamıştır.
İntihar: Kişinin ölmeye teşebbüs ettiğine dair açık veya saklı deliller mevcut olup, bireyin kendinden kaynaklı ölüm gerçekleşmiştir.
İntiharın risk etkenlerini özetleyecek olursak;
İntihar ile depresif bozukluk ilişkisi:
İntihar kurbanlarının yaklaşık üçte ikisinde ölümleri sırasında depresyon mevcuttur. Depresif bozukluk sanılanın aksine ileri dönemde değil, daha erken dönemlerde ciddi risk kaynağıdır. Erkekler depresyonda iken kadınlara göre intihara daha eğilimlidir. Bekar, boşanmış, dul ve sevdiğinden ayrılan depresif kişilerin kendilerini öldürme riski yükselmektedir.
Sosyal izolasyon depresif hastaların intihar eğilimlerini arttırmaktadır. Hastaneden taburcu olduktan sonraki aylar yüksek riskli dönemlerdir.
İntihar ile şizofreni ilişkisi:
Şizofreni intihar riskini yükselten en önemli psikiyatrik hastalıklardandır. Şizofreni hastalarının yüzde 10 kadarı intihar ederek ölmektedir. Genç yaş, bekar olmak, erkek cinsiyet, depresif yatkınlık ve daha önce intihar girişiminde bulunmuş olmak şizofreni hastalarında intiharı arttıran nedenlerdendir. Hastaneden taburcu olduktan sonraki ilk zamanlarda intihara daha sık rastlanır. Umutsuzluk duygusu ve yardım alamayacağı hissinden dolayı depresyona giren hastanın intihar eylemine girişmesi kolaylaşmaktadır. Şizofrenlerin ufak bir kısmında ise intihar nedeni varsanı komutları veya kötülük görme sanrılarıdır.
Alkol bağımlılığı ile intihar ilişkisi:
Tüm alkol bağımlılarının yüzde 15 kadarında intihar görülebilmektedir. Erkeklerde risk daha fazladır. Orta yaş, evlenmemiş olmak, arkadaşsız olmak, sosyal olarak izole olmak ve halen alkole devam ediyor olmak intiharı körüklemektedir. Kişiler arası kayıplar, sevgi dolu bir ilişki yoksunluğu, antisosyal kişilik bozukluğu da risk etkenleri arasındadır.
İntihar ile madde bağımlılığı ilişkisi:
Eroin bağımlılarında intihar oranı genel nüfusa göre 20 kat yüksektir. Madde kullanan ergen kızlarda da intihar fazladır. Antisosyal kişilik bozukluğu, kaotik yaşam tarzı, dürtüsellik madde bağımlısı kişilerin intihar eğilimini arttıran etkenlerdendir.
İntihar ile kişilik bozuklukları ilişkisi:
Bir kişilik bozukluğuna sahip olmak çeşitli şekillerle intihara eğilim yaratabilir. İlişki veya sosyal uyumda zorluklara neden olmak, depresif bozukluk veya alkol bağımlılığı gibi majör ruhsal bozukluklara zemin hazırlamaktan dolayı kişilik bozukluklarında intiharlar daha sıktır. Bu durum özellikle antisosyal kişilik bozukluğunda öne çıkmaktadır. Antisosyal kişilik bozukluğu hastalarının yüzde 5 kadarı intihar etmektedir.
İntihar ile kaygı bozukluğu ilişkisi:
Tamamlanmış intihar girişimlerinin yüzde 20’sinde panik bozukluk ve sosyal fobi bulunduğu tespit edilmiştir. Kaygı bozukluğuna depresyon da eklenmişse intihar riski çok daha yüksektir.
İntihara ilişkin bazı istatistikler;
İntiharın sosyolojik değerlendirmesi:
Durkheim, intiharları sosyolojik açıdan egoistik, altrustik ve anomik olarak üçe ayırmıştır.
Egoistik intiharlar herhangi bir sosyal gruba güçlü bir şekilde entegre olmayan kişileri tanımlar. Evli olmayan insanların evlilere göre intihara yatkın olmaları, çocuklu çiftlerin en az intihar eden grup olmaları, kırsal kesimde şehirlere göre intihar oranlarının düşük olması bu gruba uymaktadır.
Altrustik intihar bir gruba aşırı derecede bağlılıktan kaynaklanan intiharları tanımlar. Bazı tarikatlarda görülen toplu intiharlar ya da bir savaşta yaşamını feda etmek gibi eylemler altrustik intiharlara örnektir.
Anomik intiharlar ise, iflas etmek örneğinde olduğu gibi, geleneksel davranış normlarını takip edemeyecek ölçüde topluma entegrasyon bozulduğunda görülmektedir.
İntiharın psikolojik teorileri:
İntiharın biyolojisi:
İntiharlarda merkezi sinir sisteminde serotonin azalması tespit edilmiştir.
İntiharda genetik etkenler:
İntihar davranışında ailesel etkenler söz konusudur. Ailevi intihar öyküsü olan psikiyatrik hastalar yüksek risklidir.
İntiharın önlenmesinde tedavi:
İntihar potansiyelinin değerlendirilmesinde ilk basamak psikiyatrik öyküdür. Ruhsal durum değerlendirmesi, depresif belirtiler, intihar düşünceleri, eğilimler, planlar ve girişimler bu aşamada ele alınır. Gelecek planlarının yokluğu, kişisel eşyaların verilmesi, vasiyet hazırlanması, yakın dönemde bir kayıp yaşanması intihar riskini arttıran belirtilerdir.
Hastanın psikiyatrik tanısı, depresyonun ciddiyeti, hastanın ve ailenin baş etme becerileri, intihar düşüncesinin varlığı, hastanın yaşam koşulları, sosyal desteğin etkinliği, intihar için risk etkenlerinin bulunup bulunmaması tedaviyi yönlendirecektir.
İntiharın önlenmesinde yatarak ve ayaktan tedavi:
İntihar düşüncesi olanları hastaneye yatırmak veya yatırmamak bir psikiyatrist için verilmesi gereken en önemli klinik karardır. Hastaların bir kısmı ayaktan tedavi ile takip edilebilir. Ancak sosyal desteği zayıf, dürtüsel davranış geçmişi olan ve intihar için eylem planı yaptığı tespit edilen hastaların hastaneye yatırılması gerekir. Buradaki ince ayrımı yapmak oldukça zordur. Birçok psikiyatrist hastaneye yatarak tedaviyi daha uygun görmektedir.
İntihar düşüncesi olan hastanın tedavisinde altta yatan bozukluğa bağlı olarak antidepresan ve antipsikotik ilaçlar verilir. Bazı şiddetli depresif hastalarda EKT gerekli olabilir. Grup terapileri, aile terapisi, destekleyici psikoterapi de tedaviye eklenir.
İntihar eğilimli depresyon hastaları intihar açısından iyi izlenmelidir. Bu hastaların iyileşme safhasında intihar riski yüksektir. Depresyon hafifledikçe enerjisi yerine gelen hasta intihar planlarını eyleme koyabilir. Serotonerjik etkili antidepresan ilaçların da psikomotor çekilmeyi iyileştirerek paradoksal biçimde intihar eylemini gerçekleştirecek enerjiyi sağlayabileceği bilinmelidir.
Depresif hastaların tedavi olsun veya olmasın, aniden kendileri ile barışmış görünmesi hekimi ve aileyi aldatabilir. İntihar etmek için karara varmış hasta rahatlamakta, herkesin dikkatinin dağıldığı bir anda planını eyleme dökebilmektedir.
Her şeye rağmen bir hastanın hastanede kapalı serviste bile intihar edebileceği de bilinmelidir. Sıfır risk mümkün değildir.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Lara/Muratpaşa/Antalya.
Psikoterapist ve Psikiyatrist Doktor Emine Filiz Uluhan, Antalya Psikoterapi.
©COPYRIGHT 2017