Kişilik Bozuklukları ve Nedenleri

kişilik boz.ve nedenleriKişilik bozukluklarının çoğunda nedensel etkenler hakkında net bilgi mevcut değildir. Bu bozuklukların derinlemesine incelemeye açık olmaması ve bir’den fazla eş zamanlı kişilik bozukluğu görülme oranının yüksekliği bunda en büyük etkendir.

Psikiyatri hastalarının hemen hemen yarısında en az bir kişilik bozukluğu bulunmakta, bunların da yarısından fazlasında birden fazla kişilik bozukluğu görülmektedir. Bundan dolayı da kişilik bozukluklarının nedenlerinin saptanması iyice güçleşmektedir.

Paranoid Kişilik Bozukluğu:

A kümesi kişilik bozuklukları içinde ele alınan paranoid kişilik bozukluğuna sahip kişiler başkalarına karşı yaygın bir kuşkuculuk ve güvensizlik sergilerler. Bu da doğal olarak kişiler arası ilişkileri bozar.

Bu kişiler başkalarının kötü emeller taşıdıklarına inandıklarından, sürekli gerginlik ve savunma durumundadırlar. Kendileri üzerinde oyunlar oynandığını düşünen paranoid kişilik bozukluğu olan kişiler, bu beklentilerini doğrulayacak kanıtlar ararken, aksi yöndeki gerçekçi tüm kanıtları göz ardı ederler.

Kendi hatalarının, başarısızlıklarının ve yanlış giden her şeyin sorumlusu başkalarıdır. Bu bakış açısıyla hep başkalarını suçlarlar. İyi niyetli söz ve davranışlarda kötü niyet ya da tehditkar anlamlar ararlar.

Arkadaşlarının, eşlerinin ya da cinsel partnerlerinin sadakati konusunda kuşkucu ve endişelidirler. İnsanlara güvenmediklerinden, başkalarına kolay kolay açılamaz, yakınlık kuramazlar.

Kuşku ve güvensizlik pençesindeki paranoid kişilik bozukluğuna sahip bireyler, bunun gerginliğiyle öfkeli tepkilere, hatta şiddet içerikli davranışlar sergilemeye açıktırlar. Çoğu kez kinci olan bu kişiler, ufak kusurları bile kolay kolay bağışlayamazlar. En ufak bir eleştiri, kişiliğine ya da saygınlığına yönelik bir saldırıdır.

Paranoid kişilik bozukluğu olan kişiler, paranoid şizofreni hastalarından ayrılmalıdır. Bu kişiler ağır stres altında psikotik belirtiler sergileseler de çoğu zaman gerçeklikle bağlarını yitirmezler.

Nedensel olarak bu bireylerde zayıf bir genetik aktarımın rolüne inanılmaktadır. Yüksek düzeyde antagonizma (düşük geçinilebilirlik) ve nörotisizmin ( öfke-düşmanlık) genetik aktarımı söz konusu olabilmektedir.

Ebeveyn ihmali ya da aile içi şiddete maruz kalma gibi psikososyal etkenler de paranoid kişilik bozukluğu nedenleri arasında gösterilmektedir.

Şizoid Kişilik Bozukluğu:

Duygularını ifade edemeyen, sosyal ilişkiler kuramayan, aynı zamanda buna ihtiyaç da duymayan, soğuk ve mesafeli kişilerdir. Yakın ve iyi arkadaşları yoktur. Bazen yakın bir akraba tek dost, sırdaş olabilir.

Şizoid kişilik bozukluğu olan bireyler cinsellik de dâhil pek çok etkinlikten hoşlanmaz ve uzak dururlar. Bu kişiler nadiren evlenir, evlenseler bile çocuk yapmaktan, hayata kök salmaktan kaçınırlar.

Sosyal becerilerinden yoksun, yalnız olmayı seven ve başkaları tarafından içine kapalı olarak tanımlanan bu bireylerin kendine özgü münzevi ilgi alanları ve işleri olur. Nadir eşya koleksiyonu, antika eşya toplamak gibi tek başına sürdürülebilen hobilere sıklıkla rastlanır.

Duygusal açıdan çok tepkisel olmayan şizoid kişilik bozukluğu olan kişiler, genellikle kayıtsız bir ruh hali içinde olup, güçlü negatif ya da pozitif duyguları nadiren yaşarlar. Duygusal soğukluk, kopukluk ve tekdüze duygular yaşama hâkimdir. Bu kişiler başkalarının övgülerine de kayıtsızdırlar. “Dünya yansa umurunda değil” deyişi bu kişileri çok güzel tanımlar.

Beş faktörlü kişilik özellikleri modeline göre “sıcaklık, girginlik ve pozitif duygu” lardan oluşan içe dönüklük düzeyleri yüksek, ayrıca deneyime açıklık kriterlerinden olan duygulara açıklık düzeyleri düşüktür.

Yalnız olmayı seven, içe dönük yaşayan herkes şizoid kişilik bozukluğu olarak tanımlanmamalıdır.

Şizoid kişilik bozukluğu nedenleri daha çok bilişsel şemalarla açıklanmıştır. “Aslında yalnızım”, “İlişkiler karmaşık ve nahoş”, “Tek başına yetebilirim” gibi uyumsuz şema ve inanışların şizoid kişilik bozukluğuna neden olduğu ileri sürülmektedir. Şizofreninin öncüsü olduğuna ve genetik bağlara dikkat çeken kuramlar günümüzde tercih edilmemektedir.

Şizotipal Kişilik Bozukluğu:

Bu bozukluk şizotip kişilik bozukluğu olarak da isimlendirilir. Şizoid özelliklerin yanında bilişsel ve algısal bozukluklar, iletişim ve davranışlarda tuhaflıklar, eksantriklikler (alışılagelmişin dışında, aykırı, ilginç, acayip, farklı) bulunur.

Gerçeklikten kopma olmasa da sihirli güçleri olduğuna dair inanışlar, büyüsel düşünceler, referans düşünceleri denen başkalarının söylediklerinin ya da beden dillerinin özel anlamları veya kişisel önemleri olduğu inancı ve tuhaf konuşmalar birçok hastada görülür.

Birçok psikiyatrist tarafından şizofreninin hafif bir biçimi olarak kabul edilen şizotip kişilik bozukluğunda, düşünme, konuşma ve davranışlardaki tuhaflıklar tipik özelliklerdir.

Şizotipal kişilik bozukluğu nedenleri arasında, genetik bağlantı ve şizofreni ile biyolojik bağlantı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Uygunsuz ya da kısıtlı duygulanım, yakın arkadaş ve sırdaşların olmaması, yakınlaşmayla azalmayan aşırı sosyal kaygı şizotip kişilik bozukluğunun diğer belirtileridir.

İstismara uğrama ve erken dönem travma geçmişi etyolojik nedenler arasındadır.

Şizotip kişilik bozukluğu da, şizoid kişilik bozukluğunda olduğu gibi A kümesi kişilik bozuklukları içindedir.

Histriyonik Kişilik Bozukluğu:

B kümesi kişilik bozuklukları içinde yer alan histriyonik kişilik bozukluğu, dikkat çekmeye yönelik aşırı davranışlar ve duygusal tepkilerle karakterizedir.

İlgi merkezi olmak bu kişiler için vazgeçilmezdir. Canlı, dramatik ve aşırı dışadönük tarzlarının sebebi budur. Samimi ilişkiler içinde görülse de kalıcı ve doyurucu ilişkiler kuramaz. Çünkü diğer insanlar bunlara karşı sürekli yüksek düzeyde ilgi göstermek durumunda kalmakta, bir süre sonra da yorularak kendilerini geri çekmektedir.

Dış görünüş ve davranışlarında abartılı tavırlar sergileyen histriyonikler cinsel açıdan kışkırtıcı ve baştan çıkartıcı olabilirler. Tarzlarıyla insanları manipüle ederek kontrol etmeye çalışan histriyonik kişiler, aynı zamanda çabuk etkilenen, bağımlılık düzeyleri yüksek bireylerdir.

Histriyonik kişilik bozukluğu olan kişiler diğer insanlar tarafından bencil, kibirli, içtenliksiz, aşırı tepkisel olarak algılanırlar.

Daha çok kadınlarda görüldüğüne inanılan histriyonik özellikler aslında her iki cinste de görülebilmektedir. Aşırı heyecan arayışı ve düşük benlik bilinci olan erkeklerde sıklıkla rastlanabilir.

Histriyonik kişilik bozukluğu nedenleri arasında genetik yatkınlığın rolü büyüktür. Bilişsel olarak, “insanları etkileyip büyülemediğim sürece ben bir hiçim”, “insanları eğlendirip, hoş tutmazsam beni terk ederler” gibi benlik değerini doğrulamaya yönelik uyumsuz şemalar söz konusudur.

Kişilik testlerinde aşırı düzeyde gerginlik, heyecan arama ve olumlu duygular dışa dönüklük puanı olarak yüksek çıkarken, yüksek düzeyde nörositizm özelliklerinden depresyon ve benlik bilinci ön plandadır.

Dikkati üzerine çekmek için sürekli fiziksel görünüşünü kullanan histriyonik kadınlar, sıklıkla cinsel arayış içindeymiş gibi algılanırlar.

Narsistik Kişilik Bozukluğu:

Muhteşemlik duygusu narsistik hastaların temel özelliğidir. Burada başkalarının yetenek ve başarılarını küçümseme, kendi yetenek ve başarılarına aşırı değer verme söz konusudur. Kişi her türlü aşırı beklentisini hak ettiği inancındadır.

Psikiyatride abartılı benlik önemi duygusu, takdir edilme endişesi ve başkalarının duyguları ile empati kuramama triadı ile tanımlanan narsisizmde, abartılı muhteşemlik duygusunun altında çok kırılgan ve tutarsız bir benlik duygusunun yattığı bilinir.

Zihnin sınırsız başarı, güç, deha, güzellik fantezileri ile dolu olmasının, her şeyin en iyisine, en güzeline layık olduğuna dair inancın, özel ve eşsiz olduğu inancının temelinde kırılgan, zayıf benlik değeri duygusunun önemi büyüktür.

Tüm bu muhteşemlik duygularının benlik değerini koruması, diğer kişilik bozukluklarına göre narsisizmi psikiyatrik ve psikolojik olarak daha az rahatsızlık veren bir hastalık durumuna sokmaktadır.

Narsistik kişiler olan biteni kendi bakış açıları dışında değerlendiremezler. Tek doğru, kendi doğrularıdır.

Narsistik kişilik bozukluğu ölçütleri arasında başkalarını kıskanma ya da başkalarının onu kıskandığını düşünme, kendini beğenmişlik, kibirli davranma ve iddialı olma da bulunur.

Beş faktörlü kişilik özellikleri modelinde, narsistik kişilik bozukluğu olan bireyler düşük geçinilebilirlik/yüksek antagonizm (düşük alçakgönüllülük, yüksek kibir, kendini beğenmişlik, üstünlük hissi), düşük diğerkamlık (kayırılma beklentisi ve başkalarını istismar etme), yüksek düzeyde nörotisizm (öfkeli düşmanlık ve benlik bilinci), yüksek düzeyde fantezi eğilimi (deneyime açıklık) puanlarına sahiptir.

Kışkırtıcı davranışlar ve teşhirci tavırlar histriyonik ve narsistik kişilerde ortak gibi görünse de histriyoniklerin amacı dikkat çekmek, narsistlerin ise hayranlık uyandırmaktır.

Narsistik hastalar psikiyatri ve psikoterapide bizi en fazla zorlayan, tedavide uyumsuzluk yaratan gruptur.

Erkeklerde daha sık rastlanan narsisistik kişilik bozukluğu, toplumda %1 civarındadır.

Narsisistik kişilik bozukluğu nedenlerine psikodinamik modeller daha fazla ağırlık vermektedir. Bütün çocuklar bir dönem tüm dünyanın kendilerine bağlı olduğunu düşündükleri ilkel bir muhteşemlik duygusu döneminden geçerler. Sağlıklı bir gelişim için anne babalar çocuğun muhteşemlik davranışlarını yansıtmalıdır. Bu durum çocukların muhteşemlik duygularını törpüleyecek, yaşam gerçekliğini görmelerini kolaylaştıracak, normal düzeyde benlik güveni ve benlik değeri geliştirmelerini sağlayacaktır. Ebeveynlerin çocuğa empatiden yoksun, ihmalkâr ve aşağılayıcı yaklaşımlarının da narsistik kişilik bozukluğu eğilimini arttırdığı bilinmektedir.

Bandura’ nın sosyal öğrenme kuramında ise narsistik kişilik bozukluğu nedeni olarak, anne babanın gerçekçi olmayan aşırı değer biçmesinin rolü gösterilmiştir. Çocuğun her isteğinin bir emir olarak kabul edildiği bir aile yapısı narsistik kişilik bozukluğuna sebep olmaktadır.

Psikodinamik model ve sosyal öğrenme kuramı narsistik kişilik bozukluğunda birbirine zıt iki görüşü savunurlar. Günümüzde sosyal öğrenme kuramının geçerli olduğuna inanılmaktadır.

Antisosyal Kişilik Bozukluğu:

Bu kişiler itkisel, asabi ve saldırgan olma eğilimi gösterip, vicdan azabı ya da birisine bir minnet duymadan, başkalarının haklarını ihlal ya da göz ardı ederler. Sorumsuzca davranırlar. İnsan ve hayvanlara saldırganlık, mülkiyete zarar verme, aldatma, hırsızlık, kuralları ihlal ile giden ağır bir kişilik bozukluğudur.

Sınırda (Borderline) Kişilik Bozukluğu:

Bu kişiler ilişkilerinde, benlik imgesinde ve duygu durumlarında tepkisel ve dengesiz davranışlar sergilerler. Çevresel tetikleyicilere olağandışı yoğunlukta duygusal tepkiler veren sınırda kişilik bozukluğu olan bireyler, bir duygudan diğerine şiddetli ve hızlı geçiş gösterirler.

Kişilerarası ilişkilerde yüksek düzeyde tutarsızlık gösteren borderline hastalar, yoğun ve fırtınalı ilişkiler yaşar, arkadaş ya da sevgililerini yüceleştirip, idealleştirirken, daha sonra derin hayal kırıklıkları ve öfkeye kapılabilirler.

Yoğun bir terkedilme duygusu içinde olan borderline hastalar, gerçek ya da hayali terk edilmeyi önlemek için aşırı çaba gösterirler.

Aşırı duygulanımsal dengesizlik ile birleşen yüksek tepkisellik nedeniyle sınırda kişilik bozukluğu olan kişilerde cinselliğe düşkünlük, kumar, madde bağımlılığı, kuralsız ve dikkatsiz araba kullanma, kendini yaralama davranışları ve yinelenen intihar girişimleri sıktır. İntihar girişimlerinin %8-10’u ölümle sonuçlanır.

Kronik boşluk duyguları ve yoğun öfke de sınırda kişilik bozukluğu ölçütlerindendir.

Borderline hastaların geriye dönük incelemelerinde duygusal, fiziksel ve cinsel tacize uğrama oranları çok yüksektir.

Aile içi geçimsizlik ve şiddet de sınır kişilik bozukluğu nedenleri arasında gösterilir.

Kaçınmacı Kişilik Bozukluğu:

Sosyal ket, yetersizlik duyguları ve olumsuz benlik imajı nedeniyle içe dönüklük ve yaşam boyu sınırlı sosyal ilişki, sosyal etkileşime girme isteksizliği söz konusudur.

Eleştiri ve reddedilmeye aşırı duyarlı olduklarından, kendisinden hoşlanılacağından emin olmadığı sürece insanlarla ilişkiye girmek istemezler. Utanma ya da alaya alınma korkuları büyüktür. Kendilerini sosyal açıdan beceriksiz ve başkalarından aşağı görürler. Tüm bunlardan dolayı kişisel riskler almaktan ya da yeni etkinliklerde bulunmaktan kaçınırlar.

Kaçınmacı kişilik bozukluğu olan bireyler şizoid kişiliklerin aksine yalnızlıktan zevk almaz, bundan dolayı kaygıya kapılırlar. Bu sebeple kolaylıkla depresyona girerler.

Psikiyatride C kümesi kişilik bozuklukları içinde yer alan kaçınmacı kişilik bozukluğu, bazı psikiyatristler tarafından, sadece genelleştirilmiş sosyal fobinin şiddetli bir görünümü olarak kabul edilirler.

Kaçınmacı kişilik bozukluğu nedenleri arasında ilk sırayı doğuştan gelen ketlenmiş bir mizaç yapısı almaktadır. Taciz ve reddedilmelerin de kaygılı ve korkulu bağlanma örüntüleri yaratarak etyolojide yer alması mümkündür.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu:

Psikiyatride C kümesi kişilik bozuklukları içinde yer alan bağımlı kişilik bozukluğu aşırı ilgilenme gereksinimi ile seyreder. Yaşamlarını başkalarına göre ayarlayan bu bireyler kendi gereksinim ve görüşlerinden feragat ederler.

Başkalarının tavsiye ve güvenceleri olmadan gündelik karar vermede zorlanırlar, sorumluluğu başkalarının alması gereksinimi duyarlar.

Destek ve onaylanmayı yitirme korkusuyla uyuşmazlıkları dile getirmekte güçlük çekerler, kolay kolay hayır diyemezler.

Kendi başının çaresine bakamayacakları endişesi nedeniyle bir yakın ilişki bittiğinde ilgi ve destek için acilen yeni bir ilişki arayışına girerler.

Bağımlı kişilik bozukluğu nedenleri arasında, psikiyatri ve psikoloji dünyasında genetik temelli olarak bağımlı ve kaygılı olma eğilimindeki kişilerin, özerklik ve bireyleşmeyi desteklemeyen otoriter ve aşırı korumacı anne baba yaklaşımıyla patolojik boyut aldığına inanılmaktadır. “Tamamen çaresizim”, “Yanımda yeterli biri olmadıkça elimden bir şey gelmez” gibi bilişsel temel uyumsuz şemalarda etyolojide yer alır.

Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu:

Psikiyatrik ve psikolojik yönden tipik özellik mükemmeliyetçilik, düzeni ve denetimi sağlama konusunda aşırı endişelenmedir.

Ayrıntılara, kurallara, düzene takılarak etkinliğin önemli noktasını, ana temasını gözden kaçırırlar. Ahlaki, etik ve sosyal değerler konusunda aşırı katıdırlar. Kendilerine ve başkalarına karşı cömert olamaz, pintilik gösterirler.

Başkalarına tam olarak yapacaklarına dair güven duymadıklarından görev paylaşımına gidemez, her işi kendileri tamamlamak isterler. İşe kendilerini fazlaca adamaları nedeniyle eğlence, dinlence ve arkadaşlıkları dışlayabilirler.

Eskimiş ya da değersiz nesneleri kolay kolay atamazlar, bir süre sonra ev ve iş yerleri lüzumsuz eşya ile dolabilir.

Obsesif-kompülsif kişilik bozukluğu, psikiyatri uygulamalarında narsistik, antisosyal ve şizoid kişilik bozuklukları ile bazı noktalarda örtüşür.

Psikiyatrist E.Filiz Uluhan, Antalya Psikoterapi ve Psikiyatri, Muratpaşa / Antalya.