Ergenlerde Alkol ve Madde Kullanımı

Varoluşçu PsikoterapiAlkol ve madde kullanımı yaşı giderek küçülmekte, lise hatta ortaokullar da dahi yaygın kullanım görülebilmektedir.

Üniversite öğrencileri üzerinde ülkemizde yapılan bir araştırmada alkol ve madde kullanımına başlamada psikolojik sorunların, baskıcı ve otoriter aile yapısının ve ailede gerek fiziksel gerekse duygusal travma yaşayanların risk faktörü olarak ilk sıraları aldığı görülmüştür. Yine aynı araştırmada alkol kullanım oranı %50' yi, uyuşturucu ve uyuşturucu madde deneyimi %15' i bulmuştur. Alkol kullanımında bira, madde kullanımında esrar birinci sırayı almaktadır.

Yetişkinlik rollerinin öğrenildiği, bir erken yetişkinlik döneminin yaşandığı ergenlik dönemi zihinsel ve duygusal özelliklerinden dolayı alkol ve madde kullanımına başlamak için ideal ortamı hazırlar. Bu maddelerin alışkanlık ve bağımlılık yapma özellikleri konunun önemini arttırmaktadır.

Çocuğun büyürken gelişmesine de izin veren bir aile ortamı, kendi çatışmalarını çocuklara yansıtmayan bir ebeveyn yapısı, yeniliklere açık ve yapılandırmaya istekli bir anne-baba, en zor ve sıkıntılı zamanlarda bile güven ve huzur verebilen bir ebeveyn yaklaşımı ergenlerin çalkantılı dönemlerinin emniyet sübapıdır. Aile bunları sağlamanın yanında, ergenlik çağında akran grubun baskısı ve onayının anne-baba ve öğretmenlerin çok önüne geçebileceğini bilmelidir. Akran grubuna kabul edilmek hayati derecede önemlidir. Grup tarafından reddedilmek ergen için bir felakettir. Aile bunun bilinciyle davranmalı, ergenin akranlarıyla ilişkilerini bastırma, sindirme yoluna gitmeden uzaktan kontrolü elden bırakmamalıdır.

Ergenin alkol ve madde kötüye kullanımında bazı teoriler vardır. Biyolojik temeller, hastalık modeli, psikodinamik etkenler ve davranışsal yaklaşımlar bunlar arasındadır.

Hastalık modelinde madde kötüye kullanımı ve bağımlılık kendi başına bir hastalık olarak kabul edilir. Bu durum başka bir hastalık ya da bozukluğun bulgusu ya da parçası değildir.

Psikodinamik teoriye göre madde bağımlılığı ve madde kötüye kullanımı, davranış ve duygu problemlerinin doğrudan bir bulgusudur. Oral dönemdeki hayal kırıklıkları ve ebeveynlere olan kızgınlık ifade edilemediğinde içe yöneltilmekte, bu da madde kullanımı gibi kendine zarar verici davranışlar olarak ortaya çıkabilmektedir. Psikodinamik teorinin bir diğer görüşüne göre madde bağımlılığı ile bastırılmış homoseksüellik arasında bir ilişki vardır. Burada duygusal ihtiyaçları anne tarafından karşılanmayan erkek çocuk duygusal bağlanma için babaya dönmekte bu da kabul edilemeyecek homoseksüel duygulara yol açtığından bastırılmakta ve madde kötüye kullanımı şeklinde dışa vurulmaktadır. Ego yetersizliğini temsil eden bağımlılık, dürtüsellik, duygusal yalnızlık ve narsisizim gibi kişilik özelliklerine sahip ergenlerde alkol ve madde kullanım oranı artmaktadır. Alkol ve uyuşturucu maddeler, duygusal bağımlılık ihtiyacını gidermede aracı rolü oynamaktadırlar. Psikodinamik teoride alkol ve psikoaktif madde kullanımı başka insan ilişkilerini yadsıma rolü de üstlenirler. Alkol ve madde kullanımı ergenin duygusal durumlarını kontrol etmesinde bir yol olarak ta kullanılabilir. Sıkkınlık, boşluk, bunalım hisleri içindeki bir ergen bunlarla baş etmek için uyarıcı maddeler tercih ederken, kızgınlık ve öfke ile dolu bir ergen depresan maddeleri kullanabilmektedir.

Davranışçı teoriler ise ergenlerin madde kötüye kullanımını çevreyle etkileşime bağlarlar. Sosyal öğrenme teorisi alkol ve madde kullanımında kültürel öğelerin, kitle iletişim araçlarının rolünü ön plana alır. Toplum içinde alkol ve madde ile yoğun bir bilgi bombardımanına maruz kalan varsa kolaylıkla uygulamaya girebilir. Gerilim ve stresi azaltma, olumsuz duyguları kontrol altına alma, sosyal etkileşimi arttırma amacına yönelik ilk deneyimler giderek sıklaşır ve bağımlılık yerleşebilir. Madde kötüye kullanımında pozitif beklentiler uzun vadeli risklerin görülmesini engellemekte ve ergen madde bağımlısı olabilmektedir.

Alkol ve uyuşturucu madde kullanımında çevresel faktörlerden bağımsız olarak genetik faktörleri destekleyen biyolojik teoriler de mevcuttur. Evlatlık ve ikiz çalışmalarında bu doğrultuda örnekler bulunsa da yeterli kanıtlar tam değildir.

Özetle ergenlerin alkol ve madde kullanımına başlamasını psikodinamik, sosyal, kişiler arası, biyolojik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu gibi değerlendirebiliriz. Hoşça vakit geçirmek, birlikte eğlenmek amacı doğal ve masum iletişim grupları alkol ve uyuşturucuya başlamanın ilk basamağı olmaktadır. "Asi gençlik", "sorumsuz gençlik" gibi kültürel boyutlu damgalamalar gençler üzerinde negatif algılamalarla aykırı davranışları tetikleyebilmektedir. Aile disiplinindeki hatalar, biyolojik yatkınlık, akran etkisi ve olumsuz çevresel faktörler birleşince ergen kolaylıkla madde kullanmaya yönelebilmektedir. Ergenliğin doğası gereği özgürlük isteği, toplumdan uzaklaşma ya da iletişimde bulunma isteği, akran grubunun ağır basan etkileri, merak gibi gelişimsel faktörler, popüler kültürün teşvik ve özentisi, bağımlılığa yatkın kişilik yapısı, erken çocukluk dönemlerindeki psikodinamik çatışmaların yarattığı kızgınlık, öfke gibi bastırılan duyguların dışa vurumu alkol ve madde kullanımını başlatabilmekte, bu da bağımlılıkla sonuçlanabilmektedir.

Bağımlılık Tedavisi Antalya.
Antalya Psikiyatri Merkezi.
Psikoterapi Antalya.