Aile Terapisinde Duygusal Deneyim

Aile Terapisinde Duygusal DeneyimYaşantısal aile terapisi, Gestalt terapinin rol yapma ve duygusal yüzleştirme teknikleri ile dışavurumcu terapinin sanat ve psikodrama yöntemlerini de içine alan, duygusal deneyime ağırlık veren bir aile terapisi yöntemidir. Aile terapilerinde ve evlilik terapilerinde popüler bir yöntemdir. Yaşantısal yaklaşımda duygusal ifadeler ön plana çıkartılır.

Yaşantısal aile terapisinin iki önemli ismi Carl Whitaker ve Virgina Satir' dir. Whitaker aile üyelerinin kendileri gibi davranmalarına ve doğal olmalarına dikkat çekerken, Satir iletişime önem vermiştir.

Yaşantısal terapide temel kavram, aile ve evlilik sorunlarının temelinde duygusal bastırmanın yattığıdır. Ailelerin ve çiftlerin yaptığı yanlış, çocukların davranışlarını duygularını denetim altına alarak düzenlemeye çalışmaktır. Çocuklar da eleştirilmekten kaçınmak ve ebeveynlerine hoş görünmek için duygularını köreltmeyi öğrenmektedirler. Aile sorunlarını çözmek iyi, kötü, olumlu, olumsuz gerçek duyguları ortaya döküp istek ve arzularla bağlantı kurmakla mümkündür. Bu içten dışa işleyen bir süreçtir. Birey önce gerçek duygularını samimiyetle ortaya koyacak, bunun neticesi sahicilik güçlenecek ve nihai olarak aile bağları sağlamlaşacaktır.

Yaşantısal terapide, varoluşçuluğun bireyleri bütünüyle kişi olarak ele alan olumlu yüzü model alınır. Bireyin gelişimi için duyguların ve dürtülerin özgür bırakılması gerektiğine inanılır. Burada psikanalitik yaklaşımların aksine insan doğasının özünde iyi olduğu felsefesi vardır.

Yaşantısal aile terapisi modelinde ana fikir, ailede aslında bağlanma gereksinimi en çok olan kişinin, bu gereksinimini göstermekten korktuğu için bilinçdışında sevdiklerini kendinden uzak tutma girişiminde bulunduğu gerçeğidir. Aile terapisi ve evlilik terapisinde, psikoterapist olarak hedefimiz bu ikilemi yok etmektir. Bağlanmaya duyulan korku önce bireyin kendinde öfke ve umutsuzluk yaratacak, bu daha sonra partnere de yansıyacaktır. Bağlanma figüründen yanıt gelmediğinde de kopma ve ayrılma kaçınılmaz olacaktır. Bir başka ifadeyle, bağlanma gereksinimini ifade etmeyen veya edemeyen bireyler, güvenli ilişkiler kurmak için gerekli olan adımları atmamakta bu da karşılıklı bir kısır döngü yaratmaktadır.

Yaşantısal psikoterapistler insanlarda doğuştan gelen kendini gerçekleştirme eğilimine inanırlar ve insanlar kendi hallerine bırakıldıklarında kendilerini geliştirme yönlerini sergileyeceklerini iddia ederler. Toplumsal baskılama ve grup yaşayışına uyuma zorlama birey üzerindeki baskıyı arttırarak olumsuz etki yapabilmektedir. Çocuk eğitiminde ideal olan, anne babanın denetiminde aşırıya kaçmadan, kontrollü bir serbestlikle çocukların duygularını ve yaratıcı itkilerini desteklemeleridir. Ebeveyn olarak çocuklarımız, takdir edilmeli, duygularını kabullenmeli, yeni deneyimlere açık olmalarını desteklemeliyiz. Kısaca onlara kendileri olma özgürlüğünü tanımalıyız.

Davranışçı bakış, aile sorunlarının duygu ve dürtülerin bastırılıp, arzuların boğulmasından kaynaklandığını düşünmektedir. Güvenlik arayışı ön plana çıkmakta bu da duygusal özellikleri ikinci plana itmektedir. Belirsizlik kaygısı taşıyan aileler rutinlerine sıkı sıkıya bağlanmakta bu da duygusal iletişimi bozmaktadır. Birliktelik alışkanlık ya da görev gereğine dönmüştür. Birbirlerinden uzaklaşan aile üyeleri iç dünyalarına dönmüş, işleriyle ya da diğer ilgi alanlarıyla uğraşır olmuşlardır. Zaman içinde iletişim yıkıcı bir hale gelerek duyguları boğar. Bu noktada iletişimde suçlama, yatıştırma, ilgisizleşme ve aşırı makul olma döngüsüne girilir.

Terapide aile sisteminde üç şey değiştirilmeye çalışılır.

  1. Ailenin tüm üyelerinin kendileri ve diğerleriyle ilgili tüm duygu ve düşünceleri birbirlerinin önünde rahatça dile getirilmelidir.
  2. Herkes değerli ve özel bir varlık olarak ele alınır, güç dengeleri gözetilmez, kararlarında uzlaşma aranır.
  3. Bireysel farklılıkların kabulü sağlanır ve bu gelişim için değerlendirilir.

Yaşantısal aile terapileri, insanın duygu yönüne ağırlık vererek onun yaratıcılığını ve doğallığını kullanır. Bireyselleşmenin teşvik edilmesi ve yeni deneyimler kazandrmanın katı beklentileri yıkacağına ve farkındalığın önünü açacağına inanılır. Aile üyeleri zihinlerinden geçenleri birbirlerine söyler hale geldiklerinde duygu paylaşımı başlamış olacak ve birçok sorun kendiliğinden düzelecektir.

Yaşantısal aile ve evlilik terapilerinin özünde savunma mekanizmalarını etkisizleştirerek insan doğasındaki canlılığı özgür bırakmak vardır. Bu hümanist görüşle benzerdir ve insan doğasının üretken olduğuna inanır. Bireyler baskılarından kurtulup, kendi hallerine bırakıldıklarında sevgi dolu ve üretken olacaklardır.

Yaşantısal aile ve evlilik terapisi günümüzde popüler olan duygusal odaklı çift terapisine ilham kaynağı olmuştur. Duygusal odaklı çift terapilerinde savunmaya yönelik öfke ve geri çekilmenin ardındaki kırılmışlık ortaya konur, sonraki aşamada ise incinmişlikten kaynaklanan duyguların ilişkilerini nasıl etkilediği göz önüne serilir. Bireylerin birbirlerini karşılıklı suçlaması ve eksikliklerini ortaya koymaları yerine özlemlerine yoğunlaşılır.

"Kırıldım" demek yerine "beni deli ediyorsun" demek, korktuğunu kabul etmek yerine eleştiri dozunu arttırmak, özsaygı eksikliğini "beni kimse dinlemiyor" yakınmasına çevirmek savunmacı yaklaşımlardır. Çiftlerin duygularını teker teker ele alarak, o anda hissettiklerini ve bu duyguların köklerine inmeyi sağlamak, birbirlerini samimiyetle anlamalarına yardımcı olabilir.

Özetle yaşantısal aile terapisi bireyleri kendilerini ifade etmeye yönlendiren, doğrudan sorun çözmeyi değil, duygusal esenlik ve iletişime ağırlık veren bir psikoterapi yöntemidir. Savunmacılığın önüne geçildiğinde kişilerin doğal olarak bütünlüklerini sağlayıp, kendilerini gerçekleştireceklerine inanılır. Sistemlerin ağırlık kazandığı psikoterapi dünyasında benliğin gözden kaçırılmamasını savunur.

Aile Terapisi Antalya.
Antalya Evlilik Terapisi.